İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Medya AŞ'ye, 23 Ekim 2023 tarihinde gerçekleştirilen polis baskını, hem yerel hem de ulusal basında geniş yankı buldu. Baskın sırasında, İBB Medya'nın bünyesindeki bilgisayar sistemlerine el konuldu. Olay, Türkiye'deki medya özgürlüğü ve basın üzerindeki baskı konularını yeniden gündeme getirdi.
Polis baskınının nedenine dair henüz resmi bir açıklama yapılmadı. Ancak, kaynaklardan elde edilen bilgilere göre, baskının, İBB Medya AŞ'nin yürüttüğü bazı projelere ve özellikle hükümet karşıtı yayınlarına yönelik olduğu belirtiliyor. İBB Medya AŞ, özellikle sosyal medya platformlarında yaptığı paylaşımlar ve haberlerle sık sık gündeme gelmektedir. Bu baskın, medya organının yandaş bazı medya kuruluşları ile arasındaki rekabetin ve politik gerilimlerin bir yansıması olarak değerlendiriliyor.
Ülkede uzun yıllardır tartışma konusu olan basın özgürlüğü, bu tür olaylarla daha da sorgulanır hale geliyor. İBB Medya AŞ’nin polis tarafından hedef alınması, Acil Durumlar ve Acil Yardım Müdürlüğü'nün (AFAD) internet sitelerinde yaptığı değişiklikler ve İBB'nin alternatif platformlarda sunduğu içeriklerin geçmişteki etkileriyle ilgili bir bağ kurulması ihtimali üzerinde duruluyor. Bu baskın, halkı bilgilendiren ve toplumu bilinçlendiren medya organlarının üzerindeki baskıyı artıracak bir gelişme olarak kayda geçiyor.
Olayın ardından birçok gazeteci ve medya uzmanı, İBB Medya AŞ'ye yapılan bu baskının, Türkiye'deki medya ortamını daha da zorlaştıracağını belirtti. İBB'nin Başkanı Ekrem İmamoğlu, sosyal medya platformları üzerinden yaptığı açıklamada, “Basın özgürlüğü bir demokrasinin temel taşlarındandır” diyerek, yapılan baskını kınadı. İmamoğlu’nun bu açıklaması, baskının neden olduğu tepkilerin büyümesine zemin hazırladı. Çeşitli sivil toplum kuruluşları da İBB Medya AŞ'ye yapılan baskını kınadı ve bu tür eylemlerin medya özgürlüğüne yönelik ciddi tehditler oluşturduğunu vurguladı.
Olay, uluslararası basın kuruluşlarının da dikkatini çekti. Birçok uluslararası haber ajansı, bu durumu "Türkiye'de basın özgürlüğü için bir darbe" olarak nitelendirdi. Uluslararası Af Örgütü, basın ve ifade özgürlüğünün ihlali olarak değerlendirdiği bu duruma tepki gösterdi. Ülke içinde ve dışında bu olaya yönelik artan tepkiler, Türkiye’nin insan hakları sicilinin tekrar sorgulanmasına neden olabilir.
Baskın sonrası İBB Medya AŞ'nin çalışanları, hem ruhsal hem de psikolojik açıdan zor bir süreçten geçtiklerini ve işlerinin devlet güçleri tarafından tehdit edildiğini belirttiler. Baskının arka planında ne kadar ciddi bir niyet olduğu bilinmese de, medyada oluşturulmak istenen baskının, çalışanlar arasında büyük bir korku ve endişe yarattığı gözlemleniyor.
İBB Medya AŞ'nin yapısı ve işleyişi, bir belediye bünyesinde olmasına rağmen, bağımsız bir medya organı olma iddiasındadır. Bu denklemde yapılan baskın, yalnızca bir kuruma değil, aynı zamanda tüm medya dünyasına yönelik bir tehdittir. Türkiye'de bu ve benzeri durumların önüne geçebilmek için medya çalışanlarının haklarını savunma ve dayanışma süreçlerini güçlendirmeleri gerektiği açıkça görülmektedir.
Sonuç olarak, İBB Medya AŞ'ye yapılan polis baskını, hem yerel hem de uluslararası basında geniş yankı uyandırdı. Bu olay, Türkiye'deki medya özgürlüğü tartışmalarını yeniden alevlendirdi ve herkesin dikkatini bu kritik meseleye çekti. Medya çalışanlarının, ifade özgürlüğünün korunması için daha fazla dayanışma göstermeleri bekleniyor. Medyanın, toplum adına önemli bir rol oynadığı unutulmamalı ve bu tür olayların önüne geçebilmek için kamuoyunun sesi çıkmalıdır.
Bu baskın ve sonuçları, Türkiye’nin demokrasi anlayışını, basın özgürlüğü konusundaki ciddiyetini bir kez daha gözler önüne seriyor. İlerleyen günlerde olayın değişen dinamikleri ve çalışanların tepkileri, kamuoyunda yapılacak tartışmaların yönünü şekillendirecektir.