Marmara Bölgesi, tarihi bir deprem kuşağı üzerinde yer alması nedeniyle, zaman zaman sarsıcı depremlerle karşı karşıya kalmaktadır. Son yaşanan deprem ise, İstanbulluların yüreklerine adeta bir korku salmış durumda. 2023 yılına damgasını vuran bu deprem, sadece İstanbul'la sınırlı kalmayıp, çevre iller olan Kocaeli, Sakarya ve Uşak gibi uzak noktalarda da hissedildi. Depremin merkezi olan yerin belirlenmesi ile birlikte, vatandaşların panic içinde sokaklara dökülmesine neden olan bu olay, birçok sorunun yanı sıra acil durum yönetim sisteminin eksikliklerini de gün yüzüne çıkardı.
Geçtiğimiz günlerde meydana gelen deprem, Richter ölçeğine göre 5.8 büyüklüğünde kaydedildi. Depremin merkezi, Marmara Denizi'nin kuzeydoğusunda, Şile açıklarında tespit edildi. Bu büyüklükte bir depremin yıkıcı etkileri, hemen hemen tüm İstanbul'u etkisi altına aldı. Sarsıntılar, Uşak’tan başlayarak Tekirdağ, Kocaeli ve Sakarya gibi komşu illerde de hissedildi. Birçok vatandaş, depremin başladığı anda evlerinden çıktıkları için büyük bir tehlike atlattı. Uzmanlar, bu tür depremlerin ardından artçı sarsıntıların yaşanabileceği konusunda uyarılarda bulunmuşlardır.
Depremin etkisiyle, özellikle İstanbul'un kalabalık semtlerinde insanlar büyük bir panik içinde sokaklara döküldü. Emlak sahipleri, iş yerleri sahipleri ve aileler, birbirlerine destek olup güvenli alanlarda bir araya gelirken, bazı bölgelerde iletişim kopukluğu yaşandı. Altyapı sorunları nedeniyle, acil durum hizmetleri henüz yeterli şekilde devreye giremedi. Birçok kişi kendini güvende hissetmek için geçici barınma alanlarına yöneldi. Ancak, bu gibi durumlar, depreme hazırlık konusunda toplumsal bilincin artırılması gerektiğini bir kez daha gözler önüne serdi. Uzmanlar, bu tür olayların, deprem sonrası hazırlık çalışmalarının ve bilgilendirme faaliyetlerinin ne denli önemli olduğunu hatırlatıyor.
Türkiye'nin deprem kuşağında bulunan bir ülke olduğu gerçeğini unutmamak gerekiyor. Çok sayıda uzman, ülke genelindeki deprem riski konusunda halkı bilgilendirmek ve önleyici tedbirler almak konusunda çalışmaların artırılması gerektiğini belirtiyor. Bu kapsamda yerel yönetimlere düşen görev, hem yapılaşmanın güvenli hale getirilmesi hem de afet yönetim sistemlerinin geliştirilmesi konusundaki adımlarını hızlıca atmalardır. Ayrıca, bireylerin de deprem konusunda kişisel hazırlıklarını gözden geçirecekleri bir süreç başlamış bulunuyor. Ülkemizde daha önceden yaşanan büyük depremlerin ardından insanların nasıl etkilendikleri, afete karşı bireysel ve toplumsal olarak ne gibi önlemler almaları gerektiği üzerinde durulması gereken önemli konulardır.
Sonuç olarak, Marmara Bölgesi ve çevresinde meydana gelen bu deprem, deprem konusunda hazırlık ve farkındalığın artırılması gerekliliğini bir kez daha vurguladı. Yetkililerin ve uzmanların, halkı bilgilendirme ve eğitim konusuna daha fazla önem vermesi, bu tür olayların yaşanması durumunda bireylerin ve toplumun daha az etkilenmesini sağlayacaktır. Önümüzdeki dönemlerde, bu tür sarsıntıların yaşanabileceği göz önünde bulundurularak, büyük bir hazırlık süreci devreye girmelidir. Deprem bilinci ve hazırlığı, yaşamı tehdit eden risklere karşı alınacak en önemli önlemdir.